Devlet zoruyla toplanan paraya vergi denir.
Hazine Müsteşarlığı’nın “Doğal Afet Sigortaları Kurumu Çalışma Esasları Yönetmeliği” Resmi Gazete’de yayımlandı.
Sigortalama yasayla zorunlu kılınıyor. Uygulama bir devlet kurumunca denetleniyor.
Devlet zoruyla sigorta primi toplanıyorsa yapılan sigortacılık değil vergilendirmedir.
İyisi mi devlet sigorta vergisi çıkarıp bütün sigortaları toplasın. Her yıl sigorta şirketleri arasında sigortacılık konusunda bir kompozisyon yarışması açsın. Yarışmadaki sıralamaya göre toplanan paralar sigorta şirketlerine dağıtılsın. Fiilen yapılan bu değil mi? Üstelik muhasebe hesapları basitleşir, kırtasiye ve bürokrasi azalır. Devlete de sigorta şirketlerine de daha az iş düşmüş olur.
“Millet başka türlü sigorta yaptırmıyor; bunun ne zararı var?” diye düşünüp en karmaşık hizmetlerden biri olan sigortacılık bakımından iyi bir şey yapılıyormuş sanılabilirsin.
Sigorta primini bir vergi gibi ödemek durumunda kalan, kendini sigorta ödüyor hissetmez. “Bu devletin benden para almasının başka bir çeşididir.” diye hisseder. Haksız da değildir. Sıradan vergiye nasıl tepki verirse öyle tepki verir.
Sigorta şirketi, hizmetini tüketiciye sunup satmış olmaz. Operasyonel olmayan ek bir gelir kaynağı edinmiş olur.
Devlete gelince, milletten para toplamanın farklı bir yolunu bulmuş olur. Önceleri ussal olmayan garip bir irade sonucu bu paraları lütfedip sigorta şirketlerine bıraksa da sıkışık zamanlarında el koyabileceği ek bir gelirdir.
Uygulanan politika, insanları sigorta yaptırmaktan, sigortacıyı sigortacılık yapmaktan uzaklaştırır ve başlangıçta aksi bir görünüm verse de kısa süre içinde ortaya çıkacağı üzere sigortacılığın gelişimine değil güdükleşmesine yol açar.
“Millet başka türlü sigorta yaptırmıyor.” diyenlere de sormak gerekir: Bu milletin bir bildiği olamaz mı?
Sigortacılığın ne olmadığı açık; ne olduğuyla ilgilenip araştırılmasını isteyene de henüz rastlamadım.
Şeker Bayramınız kutlu olsun.