Faik Öztrak’ın, yorumları bakımından CHP raporu olarak politik bir ton taşımasına karşın veri ve çözümlemeleri siyasal olarak nitelenemeyecek açıklamasını 6 Mayıs’ta Haberboyu’nda yayınladık. Raporda Türkiye’nin son on yıllık büyümesinin hem Türkiye’nin daha önceki dönemlerindeki hem de benzeri ülkelerin bu dönemdeki büyümesinin altında kaldığı saptaması yapılıyor.
Erinç Yeldan, 7 Mayıs’ta researchturkey.org‘da yayımlanan yazısında (bknz. Turkey’s Debt-Ridden Growth) Türkiye’nin son on yıldır borçla büyüdüğü saptamasını yaptı.
Korkut Boratav, yine 7 Mayıs’ta Sol Gazetesi’nde yayımlanan yazısında (başlangıç bölümü için bknz. Son 15 yılın bölüşüm göstergesi) son on yılda sanayide reel ücretlerin düştüğünü, işsizliğin arttığını ve fiyatların tarım kesimi aleyhine değiştiğini gösterdi.
Ben de, politikekonomi.net’te 4 Mart’ta yayınlamış olduğum yazıda (bknz. 23 yıl 9 aylık büyüme dokuz yılda mı gerçekleşti?) Türkiye’nin resmi reel göstergelere göre ancak 23 yıl 9 ayda gerçekleştirebileceği bir büyümeyi dolar cinsinden bakıldığında 9 yılda gerçekleştirmiş gibi göründüğünü yazmıştım.
2012 yılıyla birlikte cari açıkta tedrici gerilemenin eşlik edeceği biçimde yurtdışından gelen fonlarda azalma başladı. Ancak, hükümet bu sene başındaki yoğun çalışmasıyla yeniden bir üç yıl daha dış fonlara dayalı olarak idare etmenin yollarını zorladı. Bir ölçüde başarı sağladığı anlaşılıyor. Anlayacağınız bir süre daha Türk Lirası değerlenmeye, faizler düşmeye, taşınır taşınmaz varlıklar değerlenmeye devam edecek gibi.
Ancak bu “başarı”nın getirisinin beklendiği düzeyde olmayacağı ve sonrasında bedelinin ağır olacağı, ekonomiye bilimsel bir gözle bakan herkesin zorlanmadan görebileceği açıklıktadır.
On yıldır özelleştirmelere ilave olarak dışarıdan gelen kaynakları çarçur eden, işçisine köylüsüne gereksiz yük yükleyip hak ettiğinin altında kazancı bir de lütufta bulunuyormuş gibi bin bir hakaretle “bahşeden” iktisat yönetiminin hayalleri ne olursa olsun bunu bir üç yıl daha sürdürmesi olası gözükmüyor.
Çalışanların on yıldır bastırılmış taleplerini ağırlaşan baskı altında tutmak daha fazla zor kullanmayı, demokratiklikten daha da uzaklaşmayı gerektirecek. Bu nahoş politikayı yürütürken destek bulmak umuduyla esnaf ve çiftçiler başta olmak üzere zorda olan diğer toplum kesimlerine, dışarıdan yüksek getiri beklentisi içinde olanlardan sağlanmış fonlarla, içeride negatif faizli borçlandırma biçiminde “yardım eli” uzatılıp ekonomide bir “bahar havası” yaşatılmaya çalışılacağı anlaşılıyor. Bu aşamada bir hatırlatma yapmakta yarar görüyorum. Söz konusu anlayışa göre en son “bahar havası” Mısır’da yaşandı ve en son Beşar Esed’e “yardım eli” uzatıldı.