“Gezi olayları” diye şanlanan 2013 Haziran’ı bir doğumdur.
Acılı, sancılı bir doğumdur.
Bir habis ur olarak görülüp sökülüp alınmaya çalışılan ceninin, doğal yollardan doğumudur.
Kıyamette battığı yerden doğan güneş gibi katledilenin öldüğü anda doğumudur. Bir yeniden doğumdur.
* * *
Türkiye’de bir topluluk vardır. Kimi millet der ona, kimi halk, kimi sınıf, kimi toplum ya da aynı anlama gelen sivil toplum.
Her ne denirse densin Türkiye’de bir topluluk vardır. Kendini Türkiye’dekilerin toplu davranışıyla reddedilemez bir gerçeklik olarak ortaya koyar.
Aslında “Türkiye’de bir topluluk vardır” demek yanlış olur. Türkiye, insanların toplu davranışıyla kendini reddedilemez biçimde bir gerçeklik olarak ortaya koyan o topluluğun bizzat kendisidir.
Haziran 2013’te bu topluluğu açıkça gördük. Kısıtlanmaya gönüllü olacak biçimde cahilleştirilmiş, kendini kişiliksizleşmiş bir aktör, bir besleme olarak benimseyen, bağımlı bireylerden mekanik olarak kurulmuş bir toplum makinası olmaya, gerilemeye karşı çıkan bir topluluk, Haziran 2013’te Türkiye olarak ortaya çıktı, doğdu.
Doğan Türkiye, yeni bir Türkiye değil. Önceden de vardı. Öldürülmeye çalışıldı. Öldürüldüğü anda yeniden doğdu, Haziran 2013’te.
* * *
Doğan yeni değildir. Kendini güya demokrat güya muhafazakar göstermeye çabalayan gericiliğe bir baş kaldırıdır; orası açık. Ama gericiliğe her karşı çıkış ilerici, devrimci değildir.
Yeniden doğan, bu bölgenin binlerce yıldır ölüp ölüp dirilen o en eski muhafazakarlığıdır.
21. yüzyılda beliren Atatürkçülük, bu en köklü muhafazakarlığın 21. yüzyıl koşullarına uygun yeni sentezidir. Duyarlılık üzerine kuruludur. Sembolleri vardır. Kahramanları vardır. Kentlileşmiş insanların gözünde meşruiyeti vardır.
Gezi olaylarında ilericiler, devrimciler, bu muhafazakarlığı gericiliğe karşı savundular. Yerindedir yaptıkları ama acaba farkındalar mı?
* * *
Gezi olayları, örgütlü değildir. Kafalarındaki tasarıma uygun bir toplum oluşturmanın bir adımı olarak Gezi Parkındaki güya solcu, güya çevreci küçük olayı (birkaç ağaç meselesini) düzenleyenleri korkuttu asıl, karşılarına çıkan Türkiye. Neye niyet neye kısmet; beklenmedik, istenmeyen bir bebektir, Haziran’da doğan; ama ne atılır, ne satılır.
Sahiplenmeye kalkışan örgütlerin durumuysa içler acısıdır. En muhafazakar tahminlere göre 3 milyonun üzerinde insan fiilen katıldı. Fiilen katılanların sayısının 10 milyonu aştığı gerçekçi bir tahmindir. Gezi olaylarını sahiplenmeye kalkışan örgütlerin üyelerinin sayısı bunun -sözcüğün tam anlamıyla- binde birini buluyor mu?
Alın size, 2013 Haziran’ını sahiplenmeye kalkan örgütlere bir 64’lünün öğüdü: “Yapmayın! Hristiyani gizemli bir şeydir oğulun baba olması. Ne o bebeğin annesi, ne de babası olmazsınız. Ah keşke o bebek olabilseydiniz…”
İktidarıyla muhalefetiyle Gezi Olayları’nı bir kez daha yaşamaya kalkan kim varsa hepsine bir sözüm olacak. Bebek geçen yıl doğdu ve hızla büyüdü. Bir daha rahme geri dönmez ki yeniden doğurtasınız. Hele Türk emniyetinin mensuplarını Türkiye’nin sokaklarında yakışıksız biçimde dolaştırıp sakinlerin yuhlamasına vesile olarak -“bir daha anne rahmine geri dönsün de doğmadan kürtaj edelim” diye düşünürcesine siyaset uygulayan- öğrenme engelli oldukları bir kez daha anlaşılanların eline ne geçtiğini çok merak ediyorum.
* * *
Yöneticilerin siyasal karar aldığı, bu kararı etkilemek için yapılanların da siyaset olduğu anlayışı, padişahlar, krallar döneminin anlayışıdır.
Demokrasilerde kararları kimsenin baskın olmadığı, topluluğu temsil etme niteliğini taşıyan meclisler alır, yöneticiler bu kararları yalnızca uygulamakla yükümlüdür.
2013 Haziran’ında yeniden doğan, demokratik Türkiye’dir.
Görevlerini yerine getireceğine bu görevlerini yaparken kullanması koşulluyla kendisine verilmiş yetkileri kafasına ve çıkarına göre kullanan, teknik kararları siyasileştirip Türkiye’nin sağlığıyla, yaşamıyla ve varlıklarıyla kumar oynayan, siyasi karar diye kendine göre güya onaylatılmış olarak Türkiye’ye eziyet eden yöneticiler, yargı önünde hesap verip hak ettikleri cezalara çarptırıldıkları zaman, yeniden doğan Türkiye büyümüş, rüştüne ermiş olacaktır.
Görünen köy kılavuz istemez. Türkiye çok kısa sürede rüştünü ispatlayacaktır. Görülür bir gelecektedir; önümüzdedir.
* * *
Yaşıyor 2013 direnişi. Doğumgünü hepimize kutlu olsun.