Her seçimden önce olduğu gibi her şey, birbirine karıştırıldı.
En sert sözler yumuşak algılanır oldu, en yumuşak sözler sert.
Gel baştan bir daha hatırlayalım. İfadelerim sana önce sert gelebilir. Laf olsun diye karşı çıkmazsan nihayetinde ne kadar yumuşak olduğunu da görüp muhtemelen “bu, bu kadar yumuşak ifade edilmemeli” diyeceksin.
* * *
Sosyalist, insanın sömürüldüğünü düşünür. Emeğinin ürününün bir bölümünün, meşru yollardan yani senin de rızanla başkalarına aktarıldığını görür ve bu haksızlığa karşı çıkar. “Alan memnun, veren memnun; sen niye karışıyorsun” diye sorduğunda “karışırım kardeşim; ben sosyalistim” der.
Sosyalist, sömürünün meşru yollardan yürütüldüğünü savladığı düzene burjuva düzeni der. Burjuva düzeni, demokratiktir, yani sosyalist eleştiriye açıktır.
* * *
Türkiye’de meşru zor kullanma aleti, gayri-meşru biçimde kullanılıyor; yaşamına rızan olmasa bile müdahale ediliyor. Bir ülkede bunlar yaşandığında orada faşizm olduğunu söyleyebilirsin. Yaşanan sorun, demokratik bir sorun değil bizzat demokrasi sorunudur.
Faşizm, başta faşist kadrolar, faşizmin destekçileri ve faşistlere uyanlar olmak üzere herkese zarar verir; yaşama koşullarını tahrip etmediği kimse kalmaz. Taraftarlarına verdiği zarar zamanla artar. Sonucu önceden fark etmeyerek kafasızlık edip faşistlik kapanına bir kez kapıldın mı kurtulması zordur.
* * *
Marx dahil birçok sosyalist tersini söylemiş olsa bile, burjuva siyaseti, hiç bir zaman devrimci olmadı. Burjuva devrimi, yaşama koşullarını iyileştirmek amacını gütmez; amaç zihniyet değişikliğidir. Burjuvanın devrimden anladığı kendi yönetimine rıza göstereceğin bir zihniyetin baskın hale gelmesidir.
Burjuva, kafanı sokacağın ev, masandaki ekmek, aşkını doya doya yaşaman, çocuklarının geleceği gibi emek verdiğin ne varsa bunlar için en fazla emek sarfetmeni ve bunlardan en az oranda almanı sağlayıp sömürüyü en çoklaştırmaya çalışır. Bilerek ya da bilmeyerek bunun en beceriklice kendi zihniyetiyle olacağını hisseder ve bunun için mücadele verir, gerektiğinde sömürüyü muhafaza etmek ve genişletmek için zihniyet değişimiyle sözde “devrim” yapar.
Burjuvanın söylemleri hep biz fanilerin hayatta tecrübe edemeyeceği milyon dolarlarla, büyük güçlerle ilgili mitolojik unsurlarla doludur. Sosyalist bunlara karşı mitolojiler geliştirmez; geliştirdiği anda burjuvalaşmış olur. Bu mitolojilerin günlük yaşamdan yapılan soyutlamalar olduğunu görüp gösterir. Günlük yaşamın içinde gözünden kaçan çelişkileri ortaya koyarak ondan yapılan bu soyutlamaların saçmalığını göstermekle kalmaz, sendeki günlük yaşamın değişimi için gerekli enerjiyi ortaya çıkarır.
* * *
Türkiye’ye dönecek olursak AK Parti keskin sirkedir, küpüne zarardır. Herkesi de kendisi gibi öfkelendirmek ister.
Ne yazık ki en çok sosyalistleri öfkeli görüyorum.
Halbuki burjuva düzeninin çöküp gayri-meşru zor kullanımının yaygınlaşması, öfkeye kapılıp kendini kaybetmezse sosyalistin haklılığını görmezden gelinemeyecek açıklıkta ortaya koyar.
Şu anda siyaset sahnesinde etkin hiç bir sosyalist parti yok. Altmışların sonunda ortaya çıkan devrimci gençlikten kökenlenen, şimdilerde etkisi sınırlı kalan İP, TKP, ÖDP ve EMEP’in hepsi geçen zamanla -şu ya da bu kimlik sorunun peşinde koşarak şu ya da bu duyarlılığa dayanarak- başka yönlere doğru sosyalizmden az ya da çok uzaklaştılar. Burjuva siyasetine şu ya da bu biçimde bulaştılar.
Sosyalist siyaset, burjuva siyaset arenasında laf ebeliğiyle değil, günlük yaşamda ideolojik her türlü saplantıyı aşıp tüm gerçekliğiyle doğruyu, iyiyi ve güzeli sunarak, yani haklıyı savunarak başarıya ulaşabilir.
Sosyalizm direnerek genişler, saldırgan olamaz. Burjuvalar için en kullanışlı sosyalist açmaz, saldırdığında sosyalizmin ancak halka yani kendisine saldırdığı gerçeğidir.
Ama ne yazık ki en çok sosyalistleri öfkeli görüyorum.
Sosyalist gençlere acizane önerim, öfkeyi akla enerji sağlayan yakıt, aklı da eylemin dayanağı olarak kullanmalarıdır. Esaret zinciri sanıp bu akıl zincirini kırarak öfkeyi doğrudan eyleme dönüştürmesinler.
* * *
AK Partililer, gittikçe acınacak duruma düşüyorlar. Afedersiniz ama söylemeden edemeyeceğim; kaba etlerde ağda vakti geldi. Cemaatti, hükümetti derken başlayan iç çatışmalar, katman katman tüm bileşenleri içine alacak biçimde genişleyecek. AK Parti iktidarı bundan sonra en çok AK Partilileri yakacak.
“Bırakalım ne halleri varsa görsünler” demek olmaz, “sosyalistim, ben karışırım” deyip yol göstermeye kalksan düşman olurlar. Bana, şimdilik iyi niyetle, ısrarcı olmadan durumlarını gösterip dosta gereksinimleri olduğunda burada olduğumuzu hissettirmekten, dost eli uzatıp geri çevirirlerse yürüyüp gitmekten başka çare gözükmüyor.
Dost acı söyler, bir de “Ayıp denen bir şey var, sen de hiç utanma kalmadı mı?” demekten geri durmayalım.
* * *
Hiç bir aklın kendiliğinden doğru, hiç bir eylemin kendiliğinden iyi, hiç bir varlığın kendiliğinden güzel olacağı yok. Ama doğruya, iyiye ve güzele gidebileceğimiz yol artık daha açık.
Faşizm gerilimle yaşar.
Gerilime hiç gerek yok.
Ne olursa olsun kızma, rahat ol.
Güzel günleri rahat rahat kuracağız.