Lisedeyken Almanca okuma parçası olarak iki öykü okumuştuk Alman turistlerle ilgili. İlkinde bir Alman Güney’e turist olarak gider, ikincisinde Hollanda’ya.
* * *
Güney’e giden Alman, İspanya’ya gitmiş olabilir ya da Fransa’nın Akdeniz kıyısına ya da İtalya ya da Yunanistan’a.
Deniz kıyısında bir balıkçı teknesinde bir balıkçının uzanıp yattığını görür.
Mahalli halkla temas kapsamında olsa gerek gün ortasında neden yattığını, denizde avlanacak balık mı bulunmadığını sorar. Balıkçı denizin balık kaynadığını söyler.
Alman turist neden gidip yakalamadığını sorar. Balıkçı “yakalayacağım da ne olacak” diye yanıtlar.
Alman turist para kazanacağını söyler. Balıkçı “para kazanacağım da ne olacak” diye yanıtlar.
Alman turist, “biriktirirsin” der. Balıkçı “biriktireceğim de ne olacak” diye yanıtlar.
Alman turist ikinci bir tekne alabileceğini söyler ve konuşma Almanın işi büyükmesi ve balıkçının “ne olacak yani”leriyle sürer.
Sonunda bir balıkçı filosu kurabileceği ortaya çıkan balıkçı yine “ne olacak” der. “Ne olacağı var mı” diye yanıtlar Alman turist “atlarsın yatına günün ortasında güneşin altına serilip yatarsın”. Balıkçı sorar bu kez “şimdi ben ne yapıyorum?”
* * *
İkinci öyküde Alman turist Hollanda’ya gider, hadi biz Türkiye’ye geldi diyelim.
Kendi başına gezinirken Topkapı Sarayı’nı görür ve oradaki birine Almanca “bu kimin” diye sorar. Sorduğu kişi Almanca bilmez, turisttin ne dediğini anlamaz ve “Anlamıyorum” der.
Alman bu sefer de Dolmabahçe Sarayı’nın kime ait olduğunu sorar. Aldığı yanıt aynıdır; “Anlamıyorum”.
Neyin kime ait olduğunu sorsa aldığı yanıt hep aynıdır; “Anlamıyorum”. “Bu Anlamıyorum ne kadar da zengin bir adammış” diye düşünür.
Sonunda bir cenazeye rastlar; kimin cenazesi olduğunu sorar. Aldığı yanıt “Anlamıyorum”dur. “Ölümlü dünya der, adam o kadar zengin ama sonunda hepimizin gibi bir mezarla yetiniyor.”
* * *
Biz çocukken tatile gidilmezdi, tatil olurdu. Tatil sırasında bir yere gidilecekse, gidilen yer bildik bir yer olurdu. Öyle ziyaret simülasyonu olarak turistik etkinlik değil gerçekten ziyaretti.
Halbuki turistlik yabancı bir yerde garip bir garip olmama durumudur.
* * *
Bir de çocukken biz oyundan olanla gerçekten arasında bir ayrım vardı kafamızda. Bazen oyun derken gerçek, gerçek derken oyun olurdu ama oyunla gerçek arasındaki ayrım netti.
“Oyuncuktan” sözünü anneler, babalar, teyzeler, amcalar kullanırdı. Bir yapmacıklık vardı üzerinde. Yapmacıklık berrak suyu bulandırır. Bizse çocuktuk, nettik “oyundan” derdik doğrudan.
Tatile gitmek, turistlik, oyuncuktan ziyarettir.
* * *
Tatile değil, çocukluğuma gitmek istiyorum.