24 Ocak kararlarıyla uygulamaya konulan siyasetin doğrudan zor kullanarak dayatılma evresinde idam edilenlerin niteliklerine bakıldığında, içinde yer aldıkları örgütlerde önemli bir konumlarının bulunmaması ayırt edici özellik olarak ortaya çıkıyor. Bu idamlarla, örgütler çökertilmiş ya da zayıflatılmış değil, hatta ölümüne mücadeleyi göze almış üyeleri olan bu örgütler bakımından bu idamlar cezalandırma bile değil. O halde, bu gençlerin pratik hiç bir kazanç getirmeyen idamları niye uygulanmaya kondu? Laf olsun, diye. Her idam cezası siyasal bir kararla olur. 24 Ocakla kendini dışa vuran bu siyaset, asıl yaptığının konuşulmasını engellemek, kötülenecekse başka konularda kötülenmesini sağlamak için insanları laf olsun diye idam etti.
Yasalaşmayıp girşim olarak kalması kuvvetle muhtemel olan anayasa değişiklik girişimini de bu siyasetin aslen uyguladıkları konuşulmasın, kötü olunacaksa asıl yapılanlarla bağlantısız böyle tartışmalı bir konuda kötü olunsun diye, yani laf olsun diye ortaya koyduğu anlaşılıyor. Bu yapılırken, hedefleri ve destekçileri bakımından 24 Ocakçılarla, 12 Eylülcülerle aynı olan siyaset, laf olsun diye yapılmış idamların lafını ederek, daha önceki versiyonuna da selam etmeyi ihmal etmiyor.
Nasıl ki o zamanlar idamlar kabul edilemezse, bugün de bu anayasa değişiklikleri kabul edilemez niteliktedir. Ancak, siyasetin çirkin tuzağı tam da burada devreye giriyor; bunun lafını etmek eleştirilen siyasetin başarısı oluyor. Ancak diyalektik düşünmeyle çözülebilecek bu garabet, otuz yıldır doğrudan fiziki müdahalelerle, iktisadi ve toplumsal dayatma aletleriyle kıyıma uğramış, kalanların çoğu sözde solculuklarına toz kondurmazken burjuva ideolojilerin savunucusu olmuş sosyalistlerin zayıflığında, burjuva siyasetin çirkinliğini açıkça gösteren bir örnek olarak sunulacağına, her iki sonucun da kötü olduğu trajik bir duruma dönüşüyor.
Bu sorunun -saptanmasında karşılaşılacak çözümsel zorluklar aşılıp bir kere fark edildi mi- sosyalistler için basit bir siyasal çözümü var gibi: Bu idamları, bu girişimleri olumsuzlamadan, kötülemeden kaçınıp, bu konuda kendi olumlu tezlerini öne çıkarmak, ve her konuşmada açık açık yapıldığı halde üzerine konuşulmaması sağlanarak saklanmaya çalışılan asıl hedefi söz konusu edip, eleştirileri bu zeminde sürdürmek: Asıl hedef çalışanların çalışma ve yaşama koşullarını sömürüyü yoğunlaştıracak ve yaygınlaştıracak biçimde topluca dönüştürmek, gerisi teferruat.