11 Eylül 2001 günü Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen eylemlerden sonraki gelişmelerin ışığında, Japonya’nın Fukuşima kentindeki nükleer santrallarda 11 Mart 2011 günü meydana gelen deprem ve tsunami sonucu gelişen hadiselere baktığımda, orta vadede dünya genelinde nükleer santral sayısında patlama olacağını bekliyorum.
11 Eylül 2001 günü, hatırlayacağın gibi, New York’ta hayat normal akışında başlarken, Manhattan adasının alt bölgesindeki İkiz Kuleler olarak bilinen Dünya Ticaret Merkezi binalarından önce birine, sonra diğerine içinde yolcularıyla tarifeli yolculuk yapan iki uçak çarptı. Devasa yapılar bir süre sonra yerle yeksan oldu. Bu yetmiyormuş gibi tarifeli uçuş yapan diğer birkaç uçağın başka hedeflere yöneldiği bildiriliyordu. Amerika Birleşik Devletleri ordusunun öncülüğündeki kuvvetlerin Afganistan ve Irak’a girişi bize açık açık bu hadisenin sonucu olarak sunuldu. Oysaki hadiseler yaşanırken ilk olarak aklıma, bir yandan gökdelenlerin artık güvenli bir çalışma ortamı olmadığı, diğer yandan uçakların artık güvenli bir ulaşım aracı olmadığı düşünceleri geldi. Bu ilk intiba, ilk etki olarak doğrulansa da orta ve uzun dönemdeki gelişmeler tam tersi yönde oldu. Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında gökdelenler yükselmeye başladı; dünya çapında bakıldığında uçak seferlerinde olağanüstü artış oldu.
11 Eylül 2001 sonrası gelişmeler böyleyken, 11 Mart 2011 deprem ve tsunamisi sonrası yaşanan felaketin sonucunda insanların nükleer santrallara tepki duyacakları, dolayısıyla bundan sonra dünyada nükleer santralların azalacağına beni kim inandırabilir?