En küçük boyutlarına çekilirken

Tüm yazılarımı bir araya topladığım drosmansari.website‘yi niye mi kurdum?

Lider

2000’li yılların başı olsa gerek. Bülent Ecevit’in iktidardaki son günleriydi. Medyaya yansıdığı kadarıyla Antalya’da emekli bir öğretmen, eşiyle oturduğu dairenin balkonuna çıkıp havalı tüfekle havaya ateş açtı ve Ecevit’in kendi söylediklerini yaptığını haykırdı.

Olayın geçtiği sırada hem ekonomide hem siyasette istikrarsızlık vardı. O zaman başbakan olan Ecevit, rahatsızdı. Hükümet, sık sık başbakanın onayı, hatta bilgisi olmadığı konularda kararlar alıyordu. Hükümet uygulamaları tutarsızdı ve sıkça Ecevit’in bildik söylem ve kararlarına uymuyordu. Hükümet davranışının bildik Ecevit hükümetlerinden sapmalarının emekli öğretmenimizin feveranında etkili olduğunu düşünüyorum.

Emekli öğretmenimizin ruhsal bir koşulu olduğu anlaşılıyor. Hissettiklerini ve düşündüklerini abartılı biçimde dile getirmesinin ve duyurmak için can hıraş çabalamasının bir tür ruhsal koşulun sonucu olduğu düşünülebilir ama bu durum, bu yoğunlukla olmasa bile sıradan insanların da başına gelir.

Gündemi yakından takip edip kendini kaptıran biri, başbakan hangi konularla ilgileniyorsa o konularda düzenli çözümlemeler yapıp çözüm önerileri geliştirir. Çözüm önerileri de gündemin koşullandırdığı doğrultuda oluşur. Sonuçta o dönem, yüz binlerce, belki milyonlarca kişi aynı çözüm önerisini kendi buluşu olarak geliştirir; neredeyse hepsi kendi düşünmesinin özgün olduğundan, o çözüm önerisinin kendine ait olduğundan emindir. Buna ” sıradan düşünmenin özgünlüğü sanrısı” denebilir.

İnsan aklı da gözü gibi seçicidir. Kalabalığa baktığında gözü, kalabalıkta tanıdığını seçer. Duyduğu bir sürü söz arasında insan, tanıdık düşünceleri fark eder. Fark ettikleri ya hali hazırda benimsediği ya da hali hazırda karşı çıktığı düşüncelerdir.

İnsanın, sıradan düşünmenin özgünlüğü sanrısı ve aklın seçiciliği ile bir kişiye yoğunlaşması o kişiyle kendisini özdeşleştirmesine varabilir. Böyle bir özdeşleşmeyle o kişi insanın lideri oluverir. İnsan, kendi düşüncelerinin uygulayıcısı sanrısına kapıldığı liderin yaptıklarının onaylayıcısı olmakla kalmaz, emrine amade olur.

Özgün bilimsel döngü çözümlemesi

Türkiye ekonomisinin Türkiye’yi geride bıraktıran yirmi yıllık bir döngüsü var. Bu döngüyü 1990’lı yılların başlarında saptadığımı, 2012’deki “Dahili Hariciye” yazımda belirtiyorum. Yani 25 yılı aşkın süredir konunun farkındayım, izliyorum, inceliyorum, tezler geliştirip sınamalar yapıyorum. 2015’e girdiğimizde bu döngünün varlığının, salt bir tez değil sınamaları geçmiş bilimsel olarak saptanmış bir olgu olduğuna kani oldum. Olgunun kanıtlarından biri olarak 2017 Kasımında yayınladığım “Türkiye’nin Ekonomik Döngüsü” makaleme bakılabilir. 2017 Mayıs’ının bu kitabın yayınlanması için döngü içindeki en iyi zamana tekabül ettiğini düşündüğümden, çözümlemeleri güncelledim, güncel kaynakları taradım, yayınlanması Mayısa yetişecek biçimde yazmaya başladım. Yazılama‘nın kitabı yayınlama talebini kabul ettim ve yayınlanması 2018 başına kaldı. Elbette bu arada boş durmadım, ufak tefek düzeltmeler yaptım. Kitap, Ülkemin Kaçan Gönenci başlığıyla yayınlandı.

1990’ların başından beri farkında olduğum döngünün varlığının, ayrıntılı çözümlemesini bitirip neden-sonuç ilişkileriyle bir olgu olarak kavrama tarihimin 2015 başı olduğunu söyleyebilirim. Başta Üniversite’deki meslektaşlarım olmak üzere karşılaştığım birçok kişiye bu konudaki düşüncelerimi 1990’lardan beri söylüyorum. Birçok değerli insanın yazdıklarında izini görmeye başlamam daha yakın bir zamanda oldu.

Son iki yıl temel olgu saptamamı etkili çevrelere dikkatlerini çekecek biçimde aktardım. Çok sağlam olan olgu saptamamı benimsemekle kalmayıp bunun kendi düşüncesi olduğunu sanmaya başlayan, Nobel’e aday gösterileceği ileri sürülen bir profesöre varıncaya kadar çok kişi çıktı. Bir şeyi yeni öğrenip önemli bir şey bulmuş gibi sağa sola anlatan çocuklar gibi, biraz deştiğinde temelsiz olduğu gülünç biçimde ortaya çıkan ve yaygılaşan düşünceler, özgün geliştiricisinde yeni bir sanrıya yol açabilir: Acaba sıradan düşünmenin özgünlüğü sanrısına mı kapıldım sanrısı.

En zenginlerden akademik kariyerin en üst seviyelerindekilere kadar insanlar, açıkça çocukluk yapıp gerçekten çürürken bir fantezi dünyasında hayallerini gerçekleştiriyor. Gösteri siyasetinin aktörlerini ve bunların repliklerini hazırlayan, gölgede kalıp kendilerini devlet sanan zevatı hiç kale almıyorum bile. Döngü fikri, döngüye yol açan zihniyelerde yalnızca bir meze oldu ama tüm kaçılmazlığıyla döngü olgusunun içindeyiz.

DROSMANSARI.WEBSITE

Benim durumum, “sanrıya kapılma sanrısı”na müsait değil. Aşmak için teknikler geliştirecek denli ayrıntılı biçimde konuya hakimim ve döngü yinelenmeye başladı bile. Olup biteni, bu açıdan ayan beyan görüyorum ama anlatmaya çalışmak nafile, yararı yok zararı çok. Zaten, bu konuyla ilgili merakımın nesnesi olacak pek bir şey de kalmadı. Hal bu olunca en iyisi, konuyu terk edip kendimin en küçük boyutlarıma çekilmem. Kurup yönettiğim, efkarisamimi.net, politikekonomi.net ve haberboyu.com’daki yazılarımı buraya (drosmansari.website) aktardım. Bundan sonra bir şeyler yazarsam burada yayınlayacağım.

Bir yanıt yazın