Araba değil de, söz konusu olan, devlet aygıtı olunca, komik olan birden acıya,eziyete dönüşüyor, adına da zulüm deniyor; ezber bozmaya soyunmuş işgüzara da zalim.
Rivayet o ki, Almanya’da bir Türk, çeyrek milyonluk bir araba alıp LPG tankı taktırmış. Arabayı üreten firma bu duruma karşı çıkmış. Anlayacağınız, arabaya LPG tankı taktıran hem arabanın, hem de arabayı üreten firmanın ezberini bozmuş. Hani fantazya değil mi, biri otomotik vitesi çıkartıp yetmişlerden alışık olduğu Anadol’un ya da Serçe’nin vites kutusunu da taktırabilirdi. Parasıyla değil mi? Ezberi boz bozabildiğin kadar!
Eskiden beridir bir aldatmacadır gider. Öncesinde bir «küçük Amerika» aldatmacası varmış, onu «Büyük Türkiye» aldatmacası izlemiş, ardından «huzur ve güven ortamı», «çağ atlama», «Avrupa Birliği’ne giriş süreci», ve «güçlü ekonomiye geçiş» aldatmacaları geldi. En sonunda da, bir de baktık ki, öyle afili sözler bulamayanlar bunların hepsini kullanıp, milletin diniyle ezber bozmaya kalkıştılar. Lakin, bu aldatmacalarla devlet aygıtının yönetimine geçenlerin yaptıkları milletin oylarıyla seçilmiş olsalar bile, millet nezdinde meşru bulunmadı.
Seçim eğik düzleminde iktidara tutunup, neredeyse iktidarın borozanlığına soyunan şaşkın devrimciler aksini ileri sürseler de, Türk Ordusu’nun millet nezdinde hiçbir meşruiyet sorunu yoktur. Herkes askerlik yapmayı yurtseverlik bilir, askerlikten onur duyar, askerlik yapmayanlaraysa bir utanç yapışmış gibidir. Ordunun başarılarına herkes sevinir, onuru zedelenecek olsa bu herkesin kendi onurlarına dokunur. «Hemen hemen herkes» ya da «bu yurtta millet olduğunu özünde hisseden herkes» kastıyla «herkes» dendiğini yinelemeye gerek var mı?
Aldatmacacıların meşru bulunmadığı vergi konusunda sırıtır. Millet bunları meşru bulsa “yurdu için canını sakınmayan bu millet, malını mı saklayacak” verirdi aldatmacıların yaptıklarının finansmanı için, maliye için vergisini, veremiyorsa utanç duyardı. Hâlbuki, bunların hiçbiri, millete eziyet etmeden vergi toplayamamıştır. Millet haklı da gözüküyor: Bunlar, aldatmacalarla milleti oyalayıp, milletin neyini buldularsa ona buna peşkeş çekip, aldıkları komisyonlarla zenginleyen kadrolar gibi değil midir? Meşruiyet kazanıp vergi toplayamayınca, maliyeye yapacak iki şey kalıyor: (i) para basıp hemen enflasyona neden olmak, (ii) kamuyu ve milleti ecnebiye borçlandırıp, hemen değilse de eninde sonunuda hiperenflasyona neden olmak.
Allah var, haklarını vermek lazım, şimdiye kadarkilerin hiçbiri son zamanlarda gözlemlediğimiz ehliyetsizliğe ulaşamadılar. Devlet aygıtını kullanmaya ehil olmayanlar, yok efendim lisan-ı vücuttan anlamıyormuş, yok efendim kendilerine uyum gösteremiyormuş diye diye devlet aygıtının orasını burasını kurcalayıp durdu, neredeyse ulaşabildiği tüm mahremlerini cümle alemin önüne sergiledi. Bilmiyerek yaptıkları farzedilebilir, çünkü o devletin kökleri vahdet-i vücuttan su çeker ve, ne uyumsuzluğu, onu bizzat millet besler. Üstelik, parça parça olup emperyalistlerin doğrudan boyunduruğuna girilmeyecekse, bu yurtta kim olursa olsun, o devlet aygıtına ihtiyaç duyacaktır.
Sanılmasın ki, derlenmiş dürülmüş bayrakları açıp, sokaklara dökülüp mahşeri hatırlatanlar, öylece gaza geldiler ya da gazları böylece alındı. Motor değil ki LPG taktırasın. Merkezlerden varoşlara, kentlerden kasabalara, kasabalardan köylere, köylerden kasabalara, kasabalardan kentlere ve varoşlardan merkezlere yayılarak ve toparlanarak millet kendine geliyor gibi gözüküyor. Hesap yapanlar milleti nasıl derleyip düreriz diye hesap yapadursunlar. Yaşanan bir dünyada bin yıllara dayalı ve artık «güzel günler göreceğiz, çocuklar,» diyen tecrübe, ezbere hareket eden bir avuç zeka yoksunu, empatiyle ezbere yorup, bozduğunu tahayyül ediyor diye bozulur mu?
Türkali Mah., Beşiktaş