Dinsiz nesiller özlemi

Türkiye, son on yıldaki azalmaya karşın hala dine samimi biçimde sarılan insanların yoğunluklu olduğu ülkeler listesinin en önünde yer alıyor.

Zaten var olanı yok sayıp yaratmaya çalışmak, onu ortadan kaldırma çabasıdır. Genellikle gaflettir.

Kimlerde rastlanır bu gafil davranışa? Örneğin, yüksek öğrenim görmüştür. Başarılı olma şansı pek bulunmaz. Dolayısıyla, sürdürmeye çabaladığı öğrenimi küçük görüp elde edeceği ünvanları yan yollardan giderek apartmak durumunda kalmıştır.

Kısaca böylesi gaflet, layık olmadan yükseltilmiş, kendine güvensiz, riyakâr insanlarda sıkça gözlenir.

“4+4+4” olarak adlandırılan yasa değişikliğiyle ilgili olarak, dindar nesiller yetiştirme hedefi, hedeflediğinin tam tersine varır.

Bu tür yasalar, uzmanların tecrübe ve bilgi birikiminden değil, bilgelerin susturulup hakir gösterildiği bir ortamda bu konuda bilgisi üstünkörü olan kalabalıkları etkileyebilme yeteneğinden güç alarak dayatılır.

Uygulamaya böylece geçen yasayı bilinçli olarak destekleyenlerin amacı, ancak imanı zayıf, ruhsal olarak yaralı nesillerin yetiştirilmesini sağlamak olabilir.

Aile içtenlik ortamıdır. Doğaldır. İçine doğulur. Sevgiyle gelişir.

Okul yarışma ortamıdır. Tasarlanmıştır. Gelinir, geçilir. Akılla gelişir.

Tamam her aile biraz okuldur ve her okul biraz ailedir ama dinsel duyguların oluşum ortamı aile, bilimsel bilginin oluşum ortamı okuldur.

Okullarda öğretilenlerin zaman içindeki gelişimini incelersen görürsün ki durmaksızın değişir. Bilim değişendir. Dinsel olansa zamanla aynı kalır.

Bilgiyi dinselleştirme, bilimi duygusallaştırma girişimi imanıyla birlikte dini, ussallığıyla birlikte bilimi karartır. Şimdiye kadarki uygulamaları göstermiştir ki bir yandan hurafe, diğer yandan imansızlık hızla yayılır.

İmam Hatip Okullarının -iş bölümünün ve uzmanlaşmanın özsel olduğu kentsel toplumdaki- işleviyle sınırlı kaldığı zamanki başarısı, ne kadar yaygınlaşır ve ne yoğunlukla temel öğrenim kurumları arasına girerse o oranda tersine dönecektir. Cahillerin olgulara aykırı biçimde müslüman olamayacaklarını sandığı laiklerin kaçınmak istedikleri sonuç tam da budur.

Tüm itirazlara karşın denenmeye kalkışıldı.

Kısa vadede yaygınlığı, bunu dayatmak için kullanılacak devlet olanak, baskı ve zoruna bağlı olacaktır.

Ancak giderek bu akıl dışı olanak kullanma, baskı yapma ve zorlama kısa soluklu olacağından sönüp gidecektir.

Sonunda toplumda ve minik beyin ve yüreklerde açılmış olan yarıkları sağaltmak kime düşecekse onların şimdi yapabilecekleri ancak cahil güruhu gördüğü rüyadan bir an önce uyandırmanın yolunu bulmaktır.

Bir yanıt yazın