Malın Mekanizmalaşması

Mekanik us zamanı, maddeler ve mekan gibi sayılabilir atomik parçalarla düşünür. Daha fazla bölünemeyecek zaman parçası atomik andır. Nasıl ki maddeler atomik maddelerin bir-aradalığıyla düşünülüyorsa, nasıl ki aralıklar atomik aralıkların yanyanalığıyla düşünülüyorsa, anlar da atomik anların ardardalığı olarak düşünülür. Maddelerin aralıklara «yerleştirilmesi» mallaşmalarına yol açmakta; ancak bir kez dünya mallarla düşünüldü mü, mallar mekan ve maddeden soyutlanıp mekansız ve maddesiz, salt mallar ile düşünülmeye de yönelinmekte; mekanı düşünmenin getirdiği karmaşıklıklar yokumsanabilir ayrıntılara yorulmakta, «varken yoklaşan, yokken varlaşan» eklentisi dışında1 yalnız maddelere dayanan dünya kurgusu mallara da uygun görülmektedir.

Mallığın «basitlik» olsun bahanesiyle mekan ve zaman ile ilgisiz salt özsel olarak kavranmasına benzer biçimde, zamanın mekanik düşünmede belirmesiyle ortaya çıkan karmaşıklıklar «basitleştirme»lerle «sadelik»lere dönüşmek durumunda kalır. Tek boyutlu bir yolda ya ileri gidilir, ya geri: Oldukça basit! İki boyutlu yüzeyde durum karışıklaşır. Doğu-Batı (D-B) ve Kuzey-Güney (K-G) gibi tamamen keyfi olarak seçilmiş tek boyutluluklar aracılığıyla mekanik usun arzusuyla kıvrandığı tek boyutluluk yönünde «adım atılmış», «ilerlenmiş» olur. Ancak D-B ya da K-G doğrultularında değil de farklı bir yönde ilerlenince ne olur? Bu sefer de ayrışmamış olan zihnen ayrıştırılarak «çözümlenir»: D-B doğrultusunda şu kadar ilerlenmiş/gerilenmiş, sonra da K-G doğrultusunda şu kadar ilerlenmiş/gerilenmiştir, ya da K-G doğrultusunda şu kadar ilerlenmiş/gerilenmiş, sonra da D-B doğrultusunda şu kadar ilerlenmiş/gerilenmiştir, ki her ikisi de aynı yere varır. «Bir bir ilkesi» zihnen ayrıştırmayla çözümleme yoluyla uygulanır. Nasıl ki mekan ve özlerin bir yere kadar zihinde birlikte işlenmeleriyle birlikte, mallar ile olanıksızlaşan mekan-öz ayrıştırması «basitleştirme» için gerekli görülürse zaman-mekan-öz ayrıştırması, olanaksızlığına karşın, «basitleştirme» için mekanik usun çözümlemesinde katmanlaşmalara yol açarak çözümlemenin temeli olmaktadır. Ancak, bu «basitleştirme»nin ne denli gerekli olduğu ortaya çıksın diye, yine mekan-öz ayrıştırmasında olduğu üzere, önce, olanca karmaşıklığıyla, ayrıştırılmadan sunulur.

Doğadaki özlerin ve her özden atomik madde sayısının, yani M‘nin verili olduğu ve maddî olarak yoktan varlaşmanın, vardan yoklaşmanın olmadığının düşünülmesi mekanik düşünmenin temellerindendir. Bunların mekandaki yerlerine bağlı olarak mallar ortaya çıkar. Maddelerin mallaşması ussal olarak açıklanamasa bile, madde-mal bağıntısının bir ussal açıklaması olduğu kabullenilir; böylece usta iki katman belirir ve aynı usta birliktedirler. Bir kez mallara dayalı ikinci us katmanı oluştu mu, mekan ayrıntı olarak yokumsanabilir. Aynı M‘den oluşabilecek atomik mallar kümesi tek değildir; bunlardan herbiri i ile endekslenip Wi denildiğinde, her WiM ile kavranabilecek bir doğa durumu olur. Verili bir M için bu durumlardan hepsi değilse bile, bir bölümünün –baş ve son birer sayma sayıyken- baş‘tan son‘a sıralanması bu M için düşünülebilecek (olumsal, contingent) bir zaman olur. Bu zamanın mekanik düşünmede, mekandan arındırılmış, mallara dayalı kavranış biçimi ya da biçim olarak kavranışıdır. Olumsal bir zaman {Wz}z=başson biçiminde bir seri olarak kavranabilir.

Mekanda durana bakılıp nitelenir. Dolayısıyla, mekansal olan nitelikle ilgili, nitel olarak kavranır. Nicelikler sayıma ya da ölçüme dayanır. Sayım ve ölçüm bir süreçtir, zamanladır. Nicelikle ilgili olan, nicel olan zamanladır, zamansaldır. Sayım ya da ölçüm sonrası, ulaşılan bu nicelikler mekanda duranın düşününe iliştirildiklerinde onun nitelikleri oluverirlerler. Mekan ve zamanın, nicelik ve niteliğin ayrışamazlığı göz ardı edildikten sonra, bir de yönlü olan «mekansal->nitel» ve «nicel->zamansal» ilişkilerinin yönü, hiç bir zorunluluk yokken, sorgusuzca zorunluymuş gibi düşünülüp, tersine çevrilebilir. Artık nitel olan mekansal, zamansal olan nicel olarak düşünülür olur. Zaman ve (zamanın bir bölümü olan) süre düşünlerinde bu nedensiz olarak kaçınılmaz olduğu düşünülen nicelleşme yaygındır. Örneğin, başz1z2son ise, z1 ve z2 dahil olmak üzere z1‘den z2‘ye kadarki süre {Wz}z=z1z2 ile gösterilen seri olarak düşünülebilir. Ancak zamansal olan nicel olarak düşünülür olduğundan, süre {Wz}z=z1z2 serisi olarak değil, genellikle, bu serideki atomik an sayısı olarak düşünülür.

Us durdurmadan kavrayamaz. Mekanda dururmuş gibi olana bakıp, «işte bu» diye işaret edip, çeşitli nitelikler atfedip, bu nitelikler öbeği olarak özleştirip, onu kavrar. Pekiyi, ya zaman nasıl zihne dururmuş gibi yansıtsılıp, mekansalmış gibileştirilip, özleştirilip kavranır? Menderes Irmağı’nın kıyısından ırmağa bakıp, «duran akıştır» denilirken, ya da durup dururken «değişmeyen değişimdir» denilirken, bir yandan mekanik usa yeni bir katman eklemenin yolu açılır, böyle bir çıkmaz yola gitmeyen diğer yandan da usun ötesine geçişin yolu; yani, zamanın kavranmasının zamandan arındırılmış olarak düşünülmesinde içine düşülen çelişki, yani «duran akıştır» ya da «değişmeyen değişimdir» ifadelerinin ussal olarak yanlışlığı ile usun kavramadaki yetersizliği gösterilebilecekken, bu çelişkiler çelişkiyi gösteren sonuçlardan bazıları “bunlar zaten düşünülemez,” kılınarak güya aşılır ve sanki-usun yeni bir katmanının temeli olabilir.

Zaman bir yerde durmaz; mekansal ise bir yerde durandır. Zaman yönlüdür; yönünün başka türlü kurgulanması uymaz. Mekanınsa yönü bulunmaz, kurgulandığı gibidir. Öz yersiz ve yönsüzdür. Buna karşın mekanik us zamanı durdurmaya, mekansalıysa hareketlendirmeye iki türlü kalkışır. İlk tür zaman kesiti olan atomik anın salt mekan, mekan kesiti olan atomik aralığın salt zaman olarak kurgulanmasıyladır. İkincisiyse, zaman ve mekandan bağımsız olarak, (nerede ve ne zaman olursa olsun) belirlenmiş bir biçimde işleyen mekanizma düşünüyle, yani zamanın hep aynı biçimde yinelenen, duran olarak, mekansalın hep değişen, hareketli olarak düşünülmesiyledir.

Elemanları mekandaki atomik aralıklara karşılık gelen bir vektörün her elemanının karşılık geldiği atomik aralığı kaplayan atomik malın endeks sayısı olduğu düşünüldüğünde bu vektör bir atomik an ile ilgili tüm epistemeleri taşıyacaktır. Bu atomik an yalnızca bir mekan durumu olacaktır: Us atomik anı salt mekan olarak kavrayacaktır. Elemanları zamandaki atomik anlara karşılık gelen bir vektörün her elemanının karşılık geldiği atomik anda mekandaki bir atomik aralıkta olan atomik malın endesk sayısı olduğu düşünüldüğünde bu vektör bu atomik aralıkla ilgili tüm epistemeleri taşıyacaktır. Bu atomik aralık yalnızca zaman olacaktır: Us atomik aralığı salt zaman olarak kavrayacaktır.

Süre bir zamanın parçasıyken süreç belli bir sürede, herşeyin bir alt kümesindeki, mekanın, zamanın ve herşeyin kalanından bağımsız olarak, (yani onlar ne olurlarsa olsunlar etkilenmeden,) yer ve öz değişikleri serisidir. Sürecin hangi zaman parçasına ve mekan parçasına yerleştirilirse yerleştirilsin, aynı değişim serisi olacağı düşünülür. Herhangi bir süreçte olan değişen mal öbeğidir, bu öbek aynı kalmamaktadır. Bu öbek aynı kalan özellikleriyle değil, değişimlerinin aynılığıyla özleşir ve mekanizma olur. Bir mekanizmanın sürecin başlangıcındaki durumu başlangıç koşullarıdır. Başlangıç koşullarına bağlı olarak sürecin nasıl «gelişeceği» belli olmalıdır; kurallılıklar olmalıdır. Bu kurallılıklar maddî özler, mekan ve zamana dayalı dünya kurgusunun ussal sonuçları değildirler; dışardan iliştirilmelidirler, ki bu usta yeni bir katmanın oluşumunu temellendirir.

Kurallılıklar mekansal ya da zamansal olabilir. Mekansal kurallılıklar malların, veri bir andan sonra birbirlerine göre o andaki konumlarına bağlı belli kurallara uygun olarak yer değiştirmeleriyle, devinmeleriyledir. Yer çekimi, magnetik çekim ya da çekirdek çekimine ilişkin kurallılıklar mekansal kurallılıklardır. Mekansal kurallılıklarla yer değişimi maddî özler, mekan ve zamandan çıkarsanamayacağına göre, mekanik usa bunlar yeni bir varlıkla eklemlenebilir. Bu zamanla ortaya çıkan, sanki zamansal varlık güçtür. Salt mekan olarak atomik an düşünüldüğünde, yalnızca mekansal kurallılıklar olsaydı, veri bir atomik andan bir sonraki atomik anda malların nerede olacağının tüm epistemesi veri olan atomik anda taşınırdı. Ancak atomik bir anda belli bir yerde bulunan ve üzerindeki güçlere göre durması gereken bir mal düşünüldüğünde, bu mal bir sonraki atomik anda olduğu yerde duracak mıdır? Mekansal kurallılıkların yanı sıra, salt mekan olarak atomik andan çıkarsanamayacak zamansal kurallılıklar vardır. Söz konusu malın durup durmayacağı bu zamansal kurallılıklara da bağlı olacaktır. Zamansal kurallılıklar maddelerin veri bir atomik andan sonra, bu atomik andan önceki anlardaki devinimlerine bağlı belli kurallara uygun olarak devinmeleriyledir. Zamansal kurallılıkları, mekanik us yeni bir varlıkla kavrar. Bu salt mekan olarak atomik anda her malın üzerine iliştirilmiş gibi olan, sanki mekansal varlık enerjidir.

Zamansal olanın farkedilmesi bile zamanladır. Mekanda duran birşey ona «bir anlık» bakıp diğerleri arasından farkedilebilir ve an mutlak mekan olarak kavrandığında, zamansız düşünülebilir. Ona bir kendilik (kendi başına bulunurluk) yakıştırılabilir ve varlığı ile bu kendilik birbirine karıştırılarak düşünülebilir. Ancak enerji ve güç gibi zamansal olan görelikler için bir kendi başına bulunurluk atfedilmesi ussal değildir, çelişkidir. Güç enaz iki şeyin mekanda konumlanmaları ile farkedilir; ne bu şeylerin herhangi birinde ne de mekanda bulunabilir; kendiliği yoktur, ilişkiseldir, göreliktir. Güce bir varlık atfedildiğinde ve mekansal varlıkmış gibi düşünüldüğünde zihinde bir kendiliği belirebilir; ancak varlığıyla çelişik olduğu halde varlığı olarak düşünülecek olan bu kendilik olamazdır. Buradaki çelişki doğanın yetersiz yansıması olan usun doğaya yöneldiğinde yetersizliğinin ortaya çıkması olan çelişki değildir; kendi başına bulunamazlığıyla usta belirenin usta kendilik olarak kavranması, usta bir çelişkidir, usu güya-us kılar. Güçten farklı olarak enerji sanki mekansal olarak bulunabilir gibidir. Ancak devinimsiz duran bir küreye devinen bir küp çarptığında, küp durmaya, küre devinmeye başlar; küpteki enerji küreye geçmiştir. Enerji devinimle ve ilişkiyle farkedilir, en azından devinene ve ilişkidekilere bağlıdır, bir kendiliği olamaz. Zamansal olanın, farkedilmesinin zamanlalığı yokumsanamayacak olanın kendiliği ussal olarak düşünülemez; başta zaman olmak üzere zamansal olanlara bir varlık atfedilip bu varlığa zihinde mekansala benzer bir kendilik iliştirilmesine mekanik usta sıkça rastlanır.

Nasıl ki maddelerin göreli konumlarından çıkarsanabilecek, mutlak olmayan, göreli mekan mutlakmış gibi değerlendirilip maddeler mekana yerleştiriliyormuş gibi düşünülüyorsa, gücün ve enerjinin birer kendilikleri olduğu ve malı devindirdiği düşünülür. Hem güç, hem enerji aynı özden malı, aynı sayıda atomik aralık kadar uzaklığa taşıyorlarsa, etkilerinin aynı olduğu düşünülür. Dolayısıyla güç ve enerji devinim aracılığıyla nicelleşip aynılaşır. Bir sürede mekanın belli bir bölümünde bulunan mallar bir öbek halinde devinimsiz duruyorlarsa, bu süre içinde bu mekan bölümünde bir güç/enerji dengesi vardır; öbeğin içinde de devinen yoksa, enerji söz konusu değildir, denge bir güç dengesidir. Bir mal öbeğinin diğer herşeyden bağımsız olarak devindiği düşünülüyorsa, düşünülen mal öbeğinin dinamiğidir. Bir mal öbeği öbek olarak devinimsizken, öbeğin içindekilerin devindiği düşünülüyorsa iç-dinamik düşünülür; tersi durumda statik düşünülür. Güç dengisi statik bir durumken, güç/enerji dengesinde iç-dinamikler vardır. Bir güç/enerji dengesinde öbek içindeki malların özleri ve öbek içindeki diğer mallara göre konumları değişmekle birlikte, ardarda gelen durumlar bir serinin yinelenmesine karşılık geliyorsa, döngüsel olarak aynı durumlar ortaya çıkıyorsa, hep aynı değişim, hep aynı değişim söz konusudur, değişimin mekansı bir zamanda durduğu düşünülür. Akan ırmağın durmasnaı benzer tarzda duran değişim bir denge durumu olacaktır.

Herşeyden bağımsız değerlendirilebilecek bir öbek düzen olarak düşünülür. Düzen dışardan bir müdahale geldiğinde etkilenmiyorsa kapalı bir düzen, etkileniyorsa açık bir düzendir. Açık bir düzenin dengesi dışardan gelen müdahalelerden etkilense de zamanla yeniden başlangıçtaki dengeye giriyorsa, dengesi istikrarlı (stable) olarak nitelenir. Dışarıdan gelen müdahaleler düzenselse, yani bu öbek dışında bir öbeğin düzeninden kaynaklanıyorsa, bu dış dinamik olarak düşünülür. Dengesi istikrarlı olan bir düzende dış dinamik dengeyi bir daha dönülmemek üzere bozamaz. Kapalı düzen dengedeyse, istikrarlıdır.

Bir düzende birden çok denge olabilir; yani, dışarıdan gelen müdahaleler düzeni yinelenen bir durumlar serisi olan bir değişimden, yinelenen başka bir durumlar serisi olan başka bir değişime sevkedebilir. Müdahalenin türüne göre bir iç-dinamik ortaya çıkıyorsa, ve bu iç-dinamiklerin her biri aynı ya da farklı bir denge durumuna varıyorsa, müdahalelerle kontrol edilebilen bir kontrol düzeni söz konusudur. Mekanizmalar kontrol düzenleridir. Mekanik zihin herşeyi kontrolü bir sahibe verilmiş, kontrolle düzene giren, kontrolsüz kaosa düşen mekanizmalar olarak düşünür.

Malın mekanizmalaşmasıyla birlikte «mal<<atomik mal<<atomik madde» bağıntısı değerlendirmede geri plana itilmeye başlar. Belli bir denge durumundaki mekanizmaya müdahale olduğunda müdahalenin tarzına bağlı olarak mekanizmada bir iç-dinamik başlar ve yeni bir denge durumuna kadar mekanizma değişir. Bu süreç mekanizmanın işlevidir. Sürecin sonunda oluşan durum ise müdahalenin ya da işlevin sonucudur. Sürecin kendisi değerli ise işlev hizmettir. Hizmetin değerinin başlangıç koşullarının değeri ile sonucun değeri arasındaki farkla bağıntılı olması gerekmez; herhangi bir mala olduğu gibi hizmete de değer iliştirilir. Hizmetin değeri işleve bağlı olduğundan mekanizmanın şu ya da bu atomik madde öbeğinden oluşması, şu ya da bu atomik mal öbeğiden oluşması hizmetin değeri bakımından önemsizleşir. Böylelikle hizmetiyle değerlendirildiğinde, mekanizmalaşmış malın değerinde «mal<<atomik mal<<atomik madde» bağı gözden kaybolur.

Zamanla mal öbeği farklı farklı biçimlerde düşünülür olur: Madde olmasının, mal olmasının yanı sıra, denge olması, dinamik olması, düzen olması, mekanizma olması, hizmet olması… Bu çeşitlilik kendiliği değil göreliği olan zamansallara kendilik yakıştırma saçmalığının keyfiliğinin getirdiği çeşitliliktir. Herbiri bir diğeriymiş gibidir, ama herbiri bir diğerinden tamamen farklıymış gibidir de.

Notlar

  1. «Varken yoklaşma, yokken varlaşma»nın zaman ve mekanı gerektirdiği yokumsanır, yalnızca zaman ve mekanla ilgisi olmayan, salt öze değin bir nitelikmiş gibi düşünülür.

Bir yanıt yazın