Felsefe ve bilimin konusu olarak insan

İnsanın nasıl felsefenin ve bilimin konusu olduğu biraz çetrefildir. İnsan konusunda gözlem ifadeleri, birbirlerinden farklı nitelikte gözlem türlerine karşılık gelir.

İki kitabımın da konusu insanın eylemiyle birleşen düşünmesi oldu. İnsanın nasıl felsefenin ve bilimin konusu olduğu biraz çetrefildir. İnsan konusunda gözlem ifadeleri, birbirlerinden farklı nitelikte gözlem türlerine karşılık gelir.

“Felsefe ve bilimin konusu olarak insan” yazısını okumaya devam et

Mitik düşünmek

Mitler, yaşarken karşılaşılanlar hakkında açıklayıcı, akılda kalıcı; yüzlerce, belki binlerce yılda, binlerce, belki on binlerce üst üste gelen nesil boyunca test edilmiş, rafine olmuş, sağlamlaşmış ve sabitleşmiş fikirlerdir

(Aşağıdaki ilk üç paragrafı informel biçimde kısaca şöyle ifade edebilirim: “Polis”le uyaklı olan “milis” yaygın olarak bu anlamda kullanılmaz ama ben “ekonomik olarak bağlı olduğu hinterlandıyla birlikte kentin dışı” anlamında kullanıyorum ve bunun için bahanem hazır.)

“Mitik düşünmek” yazısını okumaya devam et

Serbestiyetten güdümlü değil çekiştirilen ekonomiye

Koyun sürüleri, başlarında bir çoban ve bir çoban köpeği olmak üzere otlağa salınır. Çoban vakit geçirmek için kaval çalar. Çok değil on yıl evveline kadar, Anadolu’da yolculuk yapan herkes tanık olmuştur bu duruma. Kovboy, sözcüğü sözcüğüne çevirirsek inek-oğlan demek. Kovboylar, hiç rastlamamış olsak da Amerikan filmlerinden gördüğümüz kadarıyla, atıyla, tabancası tüfeğiyle kemendiyle bir abası, yoldan bulunmuş asası ve varsa bir de kamıştan oyulmuş kavalı olan çobandan tamamen farklıdır. İneklerin güdülmesi daha patırtılı kütürtülü, daha bir vurdulu kırdılıdır göründüğü kadarıyla.

“Serbestiyetten güdümlü değil çekiştirilen ekonomiye” yazısını okumaya devam et

Yepyeni Çağ ya da sömürülmek için zenginleştirilen uranyum bireyleri sınıf savaşımının tarafı mıdır

6 yıl önce bu yazıyı yazdığımda, sanki ilgili ilgisiz sözcükleri yan yana koyup laf ebeliği yapmışmışım, en iyimser yaklaşımla yaşadıklarımızla ilgisi olmayan soyut felsefi düşünceler üretmişmişim gibi karşılandığını anımsıyorum. Bugün bile hala bitmemiş olan AB’ye giriş sürecinin en civcivli olduğu, çok ama çok yakında mutlu sona  ulaşacakmış gibi görüldüğü, Avrupa’nın Roma İmparatorluğu gibi bu sefer yalnızca Akdeniz’i değil Dünya’nın tümünü denetimi altına alacak bir merkez olacağı serabına kolaylıkla kapılınan o dönemde bu yazı, Türkiye’de konumunu yitiren elitin isterik ruh halinin yansıması olarak da görülmüş olabilir. 

Anlaşılırlık ve düzgün yazım bakımından ufak tefek düzeltiler yaptım. Yazının kurgusu yeniden biçimlendirilebilirdi; örneğin yazı, ortalarında sonuna geliyor, ancak hepsi okunmadan o son havada kalıyor. Yine de, ‘Bir daha okuyalım, ne demek istemişim’  diye 6 yıl sonra değişiklik yapmadan yeniden yayınlıyorum:

“Yepyeni Çağ ya da sömürülmek için zenginleştirilen uranyum bireyleri sınıf savaşımının tarafı mıdır” yazısını okumaya devam et