Kent nüfusu

Kırsal nüfusun azalması ve kentsel nüfusun artmasına kentleşme dersek Türkiye kentleşmenin sınırına istatistiki olarak resmen geldi.
TÜİK’in resmi istatistiklerine göre, cumhuriyetin kurulmasından sonraki ilk nüfus sayımında Türkiye’nin yaklaşık ¼’ü kentlerde çıktı. Çeşitli göstergelere bakarak binlerce yıldır geçerli olduğunu tahmin ediyorum. 1950 yılına kadar ciddi bir değişiklik olmadı.

“Kent nüfusu” yazısını okumaya devam et

Neoliberal iktisadın krizinde felsefi temellendirme gereksinimi

<<< Önceki Bölüm: Ekonomik gelişmenin üç aşamasında iktisadın temellerindeki değişmeler

Hâlâ neoklasik sentezin baskın olduğu neoliberal aşamada yaşıyoruz. Ancak toptan neoliberalizmin krizi olacak bir krizin yakınlaştığı ön sarsıntılarla kendini hissettiriyor. Başka bir yazımda1
ayrıntılı çözümlemesini sunduğum üzere neoliberalizmin kabusu olacak son evresinin eşiğindeyiz. Neoliberalizmin sonrasında gelecek iktisadın, şimdilerde felsefi temellerini aradığını düşünmen yanıltıcı olmaz.

“Neoliberal iktisadın krizinde felsefi temellendirme gereksinimi” yazısını okumaya devam et

Ekonomik gelişmenin üç aşamasında iktisadın temellerindeki değişmeler

<<< Önceki Bölüm: İktisadın ekonomi ve felsefeyle etkileşimi

Daha önce bütünüyle ya da kısmen iktisadi olarak nitelenebilecek eserler bulunmakla birlikte iktisat biliminin, Adam Smith’in 18. yüzyılın ikinci yarısının ortalarında yayınlanan, adını “Ulusların Zenginliğinin Doğa ve Nedenlerinin İçine Yönelik Bir İnceleme1 diye çevirdiğim kitabıyla başladığı kabul edilir. Bu “modern iktisat”ın değil bizzat iktisadın başlangıcıdır. İktisat, antik versiyonu bulunmayan modern bir bilimdir.

“Ekonomik gelişmenin üç aşamasında iktisadın temellerindeki değişmeler” yazısını okumaya devam et

İktisadın ekonomi ve felsefeyle etkileşimi

<<< Önceki Bölüm: İktisadın Krizi ve Felsefe

Ekonomi, felsefe ve iktisadın1 kendi içlerinde, kendi aralarında ve başkalarıyla aralarında çok yönlü karmaşık bir etkileşim vardır. Ama özellikle us ötesi temellerinin2 ana hatlarına bakıldığında; iktisat, felsefeden doğup beslendi; ekonomi, varolan iktisadi çözümleme ve yargılara bağlı olarak biçimlenir; felsefe, ekonominin bir ürünüdür.

Tarihsel gelişim bakımından; önce ekonomi belirdi; onu felsefe izledi; sonra iktisat gelişti; en sonunda iktisadi düşünme ekonomiyi etkiledi. Bu bölümde iktisat, felsefe ve ekonomi arasındaki temel etkileşimi tarihsel beliriş sırasını izleyerek anlatıp bunun nasıl kaotik bir zihne yol açtığını gösteriyorum.

“İktisadın ekonomi ve felsefeyle etkileşimi” yazısını okumaya devam et

İktisadın Krizi ve Felsefe

Modern bir bilim dalı olan iktisat, incelediği ekonomideki dalgalanmalarla dalgalandı. Başka bir yazımda1 gösterdiğim üzere iktisat, ekonominin geçtiği liberal, Keynesyen ve neoliberal olmak üzere üç aşamanın her birinde temelli değişiklikler yaşamak durumunda kaldı. Her temelli değişiklikte içinden doğmuş olduğu felsefeden beslendi.

Bu yazıyı üçüncü aşamanın sonuna yaklaştığımız, ekonomi ve iktisatta köklü değişikliklerin öncesinde olduğumuzun hissedildiği bir dönemde, ekonomi, felsefe ve iktisat arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak iktisadın bir bilim olma bakımından yaşadığı temel sorunları sergileyip gereksinim duyulan felsefi temellere vurgu yapmak üzere kaleme aldım.

“İktisadın Krizi ve Felsefe” yazısını okumaya devam et