21. Yüzyılda Atatürk

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebeveynlerinin verdiği ad yalnızca Mustafa’dır. Diğer üçünü, hak ederek yaşamı içinde kazanmıştır. Bunları, öyle kendi kendiyle böbürlenme olarak dayatmamıştır, yaptıklarına karşılık geldiğinden ona uygun bulunmuştur. Paşa, Atamızdır. Hiç bir değerlendirme bu gerçeği bırakın silmeyi, gölgeleyemez.

“21. Yüzyılda Atatürk” yazısını okumaya devam et

Enflasyonist Türkiye Ekonomisi

Ekonomiye yeni mali kaynak girdiğinde ya ek mal ve hizmet alınır ki bu büyümedir ya da önceden alınan mal ve hizmetlere daha fazla ödeme yapılır ki bu enflasyondur. Enflasyon, büyümeye gitmemiş, israf edilmiş mali kaynaktır. Mali kaynak yabancı para cinsindense fiyat artışları, ithalat ile baskılanır, enflasyona gidecek olan bölümün bir parçası ek ithalata gider. Türkiye’nin ne dışarıdan mali kaynak bulma ne de içeride mali kaynak oluşturma sorunu vardır. Sorun, bu kaynakların büyümeye değil ya enflasyona ya ithalata gitmesidir.

“Enflasyonist Türkiye Ekonomisi” yazısını okumaya devam et

Seçim ve ekonomik kriz

Ekonominin çok konuşulacağı bir döneme girdik. Alım gücümüz hissedilir biçimde düşüyor. “Ayın sonunu getirme” kaygısı duyuluyor ya da kredi kartında borç birikiyor. Varlıklarımızın değerleri düşüyor. Yabancı mallar ve girdiler pahalılaştığından, teknolojiye ve dünyaya uzaklaşıyoruz. Olumsuz ekonomik değişimi üzerimizde hissediyoruz. Daha önce sıkıntıya düştüğümüzde çözüm olan ne varsa ham hayale dönüşüyor. Artık bol bol ekonomiyi konuşacağız ama ekonomiyi inceleyen bilim olarak iktisadı hem düzgün biçimde kullanmayacağız hem de pek konuşmayacağız. İktisat denizinden bir iki damlacıkla da olsa biraz iktisattan bahsedeyim.

“Seçim ve ekonomik kriz” yazısını okumaya devam et

Ne oldu şimdi

Cumartesi günü, Muharrem İnce’nin Maltepe Mitingine gittim. Bir daha yarım milyonun üzerinde insanı bir arada ne zaman göreceğim, aralarına ne zaman karışacağım? İnsan ayrılırken, uzağa giderken helallik ister; Muharrem İnce helallik istedi. Ülkemin Kaçan Gönenci‘nde gösteri siyaset dediğimiz siyasete ancak bu kadar katılabildik. Gerisi ayarlandı.

“Ne oldu şimdi” yazısını okumaya devam et

Toplumsal Sermaye, Büyüme ve Eğitim

Ponzetto ve Troiano (2018) toplumsal sermayeyi malumatın toplumsal yayılma oranı (İng. the rate of social diffusion of information) diye tanımlıyor. Toplumsal sermayenin iktidardaki siyasetçilerin toplumsal gönenci düşürme pahasına sonuçları uzun dönemde görülebilecek yaptırımlardan kaçınıp kısa dönemde sonuç alan yatırımlara yönelmesini azalttığını ortaya koyuyorlar.

“Toplumsal Sermaye, Büyüme ve Eğitim” yazısını okumaya devam et

Emeksiz, Sermayesiz Kazanç

Üretime yalnızca ham madde, ara malları ile emeği satın alan ve üretim araçlarını kiralayan girişimcinin gerçekleştirdiği biçiminde yaklaşılabilir. Bu yaklaşımla katma değer ücret ve kira ödemelerinin toplamından farklılaşıyorsa fark girişimciye kalır. Loukas ve Neiman (2018) emek ödemeleriyle üretim araçlarının kiralarının toplamını katma değerden çıkarttıklarında beliren farkı, “faktörsüz gelir” olarak adlandırıp A.B.D. ekonomisinde faktörsüz gelirin 1960’dan sonraki gelişimini irdeliyor.

“Emeksiz, Sermayesiz Kazanç” yazısını okumaya devam et

Aceleye Ne Gerek Var

Annemin babası, dedem rahmetli Sami Usta tornacıydı. Hasköy’de Haliç’in kıyısında iki katlı, çok yüksek tavanlı, iç alanı geniş olan bir binadaydı torna tezgahları. 1970’lerde, ben daha çocukken gittiydim bir iki kere. “Ne olsa yaparım”cı cinsinden değildi dedem. Uzmanlaşmıştı. Mermer kesme makinaları üretirdi. Arka sokaktaki kahvesinde gazetesini okurken ve tavla oynarken hatırlıyorum dedemi. Kralı gibiydi o anki dünyamın. Geçenlerde Balat’ta, bir binanın üst katında, Haliç’e bakan geniş pencereden ayna gibi karşımda buldum o binayı. Yağmurlu bir gündü.

“Aceleye Ne Gerek Var” yazısını okumaya devam et